İslam dininde neslin korunması, eğitimi ve terbiyesi esastır. Asıl olan her konuda insandır. Mutsuz bireylerden oluşan toplumların da mutlu olamayacağı bir hakikattir. Bu sebepledir ki tüm semavi-ilahi dinlerde hep insan ve onun eğitimi hedef alınmıştır. Eğitimsiz,  milli ve manevi değerlerden yoksun, kendisiyle ve tarihiyle, inanç değerleriyle kavgalı nesillerin toplumların geleceğini inşası asla mümkün değildir. Geleceğe emin adımlarla yürümenin yolu çocuklarımızı iyi bir eğitim ve terbiye ile yetiştirmektir.

Eğitimin gerekliliği konusunda hemfikir olan insanımızın, içerik ve gaye konusu devreye girdiğinde ayrışması, farklı görüşte olması doğaldır. Fakat asıl sorun çocuklarımızı geleceğe hazırlarken eğitimin nasıl olması gerektiği ve hangi gayeyi esas alması meselesidir. Tabi bu konuda doğru sonuca ancak eğitimde varılan sonuçların analizi ile ulaşmak mümkündür.

İnsanlar her devirde, genç nesli ruhi ve bedeni yönden topluma faydalı olacak şekilde yetiştirme gayretinde olmuştur. Sosyal hayat geliştikçe, çocukların yetiştirilmeleri de buna göre ayarlanmış, genç kuşak bu amaca göre yetiştirilmek istenmiştir. Bu sebepledir ki, eğitimin amacı zaman içinde, milletlerin inanç, ahlak ve ananelerine göre değişiklik göstermiştir.

Eğitimde amaçlar her devirde eğitimciler ve ilim adamları tarafından tespit edilmiştir. Amaç, çocuklara ve çocukluğa göre mi, yoksa büyüklere büyüklere göre mi tespit edilmelidir? Çocuğun ve insanın sadece bugünü ve yarını mı, yoksa ölüm sonrası âlem, inanç ve maneviyat ta hesaba katılmalı mıdır?

İslam’a göre eğitimin gayesi iyi ve mükemmel insan yetiştirmek, çocukları hayata ve istikbale hazırlamaktır. Başka bir ifade ile çocuğu hayatta karşılaşacağı sorunlarla bahşedebilecek kabiliyette yetiştirmektir.

Toplumun huzuru, ferdin huzurlu olmasına bağlıdır. Fert ise ruh ve bedenden müteşekkildir. Bu sebeple sağlıklı birey hem ruh, hem de beden açısından tatmin olmuş, ihtiyaçları karşılanmış olması gerekir. Eğitimde sadece dünyayı ve dünyalılığı hedef alıp, ruhu ihmal etmek toplumda karşımıza patolojik sonuçları ile gelecektir. Unutulmamalıdır ki tek başına madde mutluluk için yeterli değildir. Dolayısıyla insan ruh ve beden bir bütündür. Başarılı bir eğitim de bu iki temel esası dikkate almakla ancak mümkün olacaktır. Ruhun gıdası ise inanç ve manevi değerlerdir. Eğitimde istenilen hedefe ancak madde ve mana dengesi ile ulaşılabilir.

Toplumun huzura, refaha ve en önemlisi insanca bir yaşama ihtiyacı olduğuna göre ve dünyayı ve toplumu huzurlu ve huzursuz kılan başlıca faktör de insan olduğuna göre, iyi insan yetiştirmekle mesele büyük ölçüde halledilmiş olur.

Batı eğitiminin gayesi, iyi vatandaş yetiştirmektir. İslam’da ise hedef sadece iyi vatandaş  olmayıp aynı zamanda iyi ve kâmil insan yetiştirmektir. Bu da sadece dünyayı ve dünyalığı esas alan değil aynı zamanda ahireti de esas alan bir eğitimdir. Bu sebepledir ki eğitimli ve bilgi sahibi olmak, kendini bilmeyi ve aynı zamanda edeb sahibi olmayı gerektirir. Bundan dolayıdır ki bizim kültürümüzde ilim ve hikmet sahibi, insanları aydınlatan kişilere “münevver” ifadesi kullanılmıştır. Bu konuda da yine en özlü sözü Yunus söyler:

“İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsin,

Ya nice okumaktır.”