Değerli dostlar uzun süredir yazmak isteğim fakat bir türlü yazamadığım bir konuyu ele almak istiyorum. Bahaneler üretmek değil maksadım ama konu ayna olunca hep geri adım attım.
Sadece bir köşe yazısı ile araştırmalarımı ve ayna konusunu yazabilir miyim bilmiyorum.
Tarihi çok eskilere dayanan aynanın modern hali yaklaşık 150 yıldır kullanılıyor.Alman kimyager en modern olanı icat etmiş.
Evlerimizin baş köşesinde, arabalarda, çanta içinde zaruri bir ihtiyaç (bayanlar için), filmlerde, tiyatro, resim ve birçok sanat dalında...
Aslında hayatın her anında.
Kimi zaman sadece fiziksel olarak (maddi) ihtiyaçken kimi zaman da manevi bir ihtiyaç.
Yazımız işin manevi boyutu üzerine olacak. Ve şiirde ayna unsuru.
İnsan dünyada herkesi kandırabilir. Herkesten kaçabilir. Ama ayna karşısında kesinlikle en dürüst olduğu anı yaşar. Cam yüzeyinin bir tarafına sürülen Sır denen madde o cismi cam olmaktan çıkarır. Sır kelimesi ve ayna sadece bir tesadüf mü?
Aynadaki kendi ile karşılaşan kişi cismani gerçekliğin ardındaki sır'lı yapıyı da görür! Gerçek 'Ben' ile. Kendi Ben'i ile yüzleşip gerçek olana döner.
Mevlana diyor ya
'' Tan canın aynasıdır, can tenin" Bize sunulan bu ten ancak canın yansıması olabilir. Aynada gördüğümüzün ardındaki sır ise Can gözüyle, hakikat gözüyle bakabilenin göreceğidir. Adı üstünde Sır'lı.
Ayna bir imge olarak şiirlerde sürekli yer bulmuştur.Cahit Sıtkı için dostluğunu bitiren artık yaşlı gösteren bir cisimken,
Tanpınar için karşısında çıplak durduğumuzdur. Bütün maddelerden sıyrılıp.
Aynayı yazıp N.F Kısakürek 'ten bahsetmemek olmaz.
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
Aynalar onun günahlarını içinde barındıran onu hapseden zindan. Nedir Kısakürek 'te bunları düşündüren? Şiiri, hakikati aramakta araç olarak gören şair; perdenin ardındaki gerçekliği aynaya aksetmiştir. Hakikati aramaya başlamadan önceki yılları (gençlik yılları) onun yakasını bırakmamıştır. Ona göre kaybettiği yıllardır.
Şimdi aynanın diğer bir yönüne geçelim.
Günlük hayatta bile bizim için birçok batıl inancın konusu değil mi? Kırıldığında uğursuzluk getireceğini duymayan yoktur.
Peki cam kırıldığında ne düşünürüz?
Hiçbir şey. Küçük bir kaza o kadar.
Bir hocam ayna ve cam insana benzer dediğinde üniversite yıllarında pek anlamamıştım.
Zaman geçtikçe, ayna ile ilgili yazılar, şiirler okudukça şu yorumu çıkardım.
Kendine, çevresine ve insanlığa fayda sağlayan; üretmekten haz alan, örnek olan yıllarca devam edecek izler bırakan insan ayna olmuştur.
O toplumun baş köşesinde yer alır.
Kalplerdedir. Ama aksi insanlar cam gibidir. Varlığı ile yokluğu çok önemli değildir. Ayna olabilmiş yüzlerce büyüğümüz var. Mimar Sinan, Mevlana, Yunus Emre, İbni Sina... Sanmakla bitmez.
Öyle ya da böyle bize sunulan bu can tende fazla durmayacak. Zaman geldiğinde hakikate gidecek.
Madem böyle neden Ayna olmak için mücadele etmeyelim ki?
Son olarak küçük bir ayna şiiri benden.
'Size duymak istediklerinizi söyledim,
aynalara gerçekleri.
kızmayın ne olur
onlar kadar
samimi değildiniz.'