Rabbim yaşamış olduğumuz deprem felaketinden dersler almamızı nasip etsin. Gelecek nesillerimize böylesi acılar yaşatmasın.
Yaşamış olduğumuz asrın felaketinde ağzı olanın konuştuğu, bileninde bilmeyeninde yazdığı bir ortamdayız. Bunlar yüzünden acımızı bile yaşayamadık.. Bunların hiçbiri ne dünyaya, nede insanlığa faydası olmayan asalak gibiler. Ne deprem bölgesine, nede bölgeden gelen misafirlerimize bir bardak suyu nasip olmayan bu güruha Allah hidayet nasip etsin.
Deprem insanlık tarihi boyunca var olmuş, bir çok medeniyeti, şehri kaybederek yerin altına gömdüğü gibi, bu yaşadığımızda son deprem olmayacak ve bundan sonraki hayatımızda yer almaya devam edecektir. Bizlerede buna göre yaşantımızı şekillendirip tedbir almak düşer. Allah vatanımıza, devletimize zeval vermesin.
Deprem aynı zamanda unuttuğumuz bir çok şeyi bizlere hatırlattı. Millet olarak dayanışmayı, bir odada 15-20 kişinin kalabileceğini, aynı apartmana sığmayan gelin ve kaynananın bir çadıra sığabileceğini, karnımız doymadan da yaşanılabileceğini, her şeyin anlık olduğunu ve hatta en önemlisi; ne hiçbir şeye hakim, ne de hiçbir şeye sahip olmadığımızı, Hakiminde sahibinde Cenab-ı ALLAH olduğunu, ALLAH’ın muhafaza ettiğine hiçbir şey olmayacağını öğretti.
Herşeyin anlık olduğu bu dünyada gözümüzle gördüğümüz, kulağımızla duyduğumuz her şey insanın başına gelebilir. Onun için hayatı buna göre yasamamız gerekmez mi? 5 Şubat akşamı daha önceki akşamlardan farklı, yaptığımız bir şey varmıydı? Sabahına depremle uyanacağımızı bilmeden. Herzamanki gibi televizyon karşısında, elimizde cep telefonu, düşüncelerimizde dünyanın süsü, püsü.. Belkide dünyadaki son gecemiz olduğunu bilmeden sevdiklerimizle kavga ediyorduk yada sevdiklerimizin son gecesi olduğunu bilmeden… Belkide son gecemiz olduğunu bilmeden komşumuzla apartmanı paylaşamıyorduk..
Birlikte çalıştığımız iş arkadaşımızdan nasıl ayrıldık? Son kez görüşüyor gibi mi? Yoksa incir çekirdeğini doldurmayan sorunlar yüzünden kavgalımı?..hayatın bitmeside anlıkmış.. Artık buna göre yasamamız gerekmez mi? Ölenlerimizi Rabbim rahmetiyle muamele etsin.
Peki elimizdeki zenginliklerin farkındamıyız? Sağlığın, huzurun, birlikteliğin…
“Kaybetmek” bir şeyin değerini anlatan en iyi kelimedir. Allah elimizdekilerin değerini bilip, şükredenlerden olmayı nasip etsin.
Asrın felaketini duyar duymaz bölgeye koşanları unutmamak gerek. Canı pahasına Can kurtaranları… iyilik için çırpınanları… Gerek pandemide, gerekse deprem felaketinde canla başla çalışan sağlık kahramanlarımızı… İyiki varlar…
Yunus’un dediği iki satır, ciltlerle kitaba eşdeğer;
“Bir hastaya vardın ise, bir içim su verdin ise,
Yarın orda sana gele, Hak şarabın içmiş gibi.”
Allah onlardan razı olsun. Sağlıcakla kalın.

Yanıtla