Son günlerde okuduğum, ülkemizin içinde bulunduğu durum ile de alakadar olduğunu düşündüğüm bir kitap hakkındaki düşüncelerimle başlamak istiyorum.

Yayınlanması bile bir hayli zor olan, birçok güç odağı ve küresel yapının yayınlanmasını engellemeye çalıştıkları ' Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları / John Perkins ' adlı kitap, yazar John Perkins'in büyük bir şirkette çalıştığı süre zarfında bazı devletler üzerindeki etkilerini konu alıyor.

Kitabı okurken Türkiye üzerinde oynanan ekonomik oyunu daha iyi anladım diyebilirim.

Ekonomik Tetikçiler (Kısaca ET) yoluyla hangi ülkelere diz çöktürüldüğünü, hangi ülkelerin borç batağına saplanarak milli olmaktan çıkarılarak yönetimlerine el konulduğunu, hangi ülkelerin küresel sermaye ağına düşürülerek batırılmaya çalıştıklarını bir ET olan John Perkins, itiraf tadında kaleme almış.

Yayınlandığı zamanlarda en çok satan kitaplar arasına giren bu kitap aslında yazarının, bu kitabı yazarak vicdanını temizlemeye çalıştığı bir ürün.

Ve kesinlikle yinelemek istiyorum, tam bir itirafname özelliği taşıyor.

ABD ile alakasız görünen büyük şirketlerin, şirketokrasi yoluyla hedef yaptıkları gelişmemiş ekonomileri günümüz dünyasında çağdaş sömürü düzenlerine nasıl bağladıklarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Panama'nın, Ekvador'un, Suudi Arabistan'ın, İran'ın, Güney Amerika ülkelerinin, ABD destekli büyük özel şirketler vasıtasıyla master planlar, elektrik üretim ve dağıtım projeleri, kalkınma projeleri gibi sayısal verileriyle oynanmış planlar sonucunda büyük krediler verilerek borç batağına nasıl itildiklerini veya yer altı kaynaklarının nasıl sömürüldüklerini daha iyi anladım.

Suudi Arabistan'ın 1970'lerde petrol üreten ülkelerle birlikte ABD'ye uyguladıkları ambargonun, bunun birkaç yıl sonrasında ikna olan Suudi Prensleri eliyle kaldırılarak ülkelerinin kalkınmalarının ABD şirketlerine ve üstelik kendi paralarıyla sağlanılmasının, sokaklarındaki Amerikan hayat tarzının, aslında bir plan sonucunda gerçekleştiğini görmek doğrusu esef verici bir durum.
Uzun uzadıya kitabı anlattım fakat ibret alınası bir kitap, tavsiye ederim.


Kılıç ve Saban

Ekonominin ülkeler ve insanları üzerindeki etkileri şüphesiz ki tartışılmaz bir olgu. Ülkelerin, ekonomilerinin büyüklükleriyle karşılaştırıldığı bir dünyadayız. Milli gücün unsurları arasında ekonomi çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Atatürk' e göre “Fakir halkımızı zenginleştirmek, savaşta harabe haline gelmiş bulunan yurdumuzu mamur bir ülke haline getirmek için çok çalışacağız, üretken olacağız, tarım ve sanayiye gereken önemi vereceğiz”.
Atatürk, bu konuyu daha iyi anlatabilmek için, kılıç ve sabanı karşılaştırır.

“Kılıç ve saban, bu iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlup olmuştur” der.

Çünkü, kılıç tutan el zamanla güçsüzleşir, saban tutan el ise güçlenir. Buna da örnek olarak Kanada’yı gösterir.
Kanada’ya İngilizler ve Fransızlar aynı tarihte gittiler, İngilizler sabana önem verdi; Fransızlar ise kılıca, fütuhata önem verdiler.
Sonuçta kazanan, sabanın değerini iyi kavrayan, üretken İngilizler oldu ve Kanada’yı ele geçirdiler...
Kurtuluş Savaşının bitiminde ise ''Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olmaz'' diyen büyük lider Mustafa Kemal Atatürk;
Türkiye'nin kuruluşunu takip eden 15 sene süre zarfında 46 fabrikayı üretime katarak sabanın değerini milletine öğretmeye çalışmıştır.
Gün yerli ve milli ekonomiye yeniden layık olduğu değeri verme günüdür.

Günümüzde

Tam manasıyla ekonomik bir savaş hali ile karşı karşıyayız.
Durumun idrakinde bile zorlanıyoruz diyebilirim. Tabiri caiz ise yazlık sinemada film izlerken çekirdek çitleyen kişiler gibi TV'lerden, internetten döviz kurunun çıkışını inişini izliyoruz.
ABD Başkanı Trump'ın fevri hareketleri ile bir dizi ülkeyle birlikte ülkemizi de hedef alan fevri ekonomik manipülasyonları anlamlandırmakta güçlük çektikten sonra;
  • Yıllardır sözüm ona dost ve müttefik bildiğimiz bir ülkenin öncesinde beslemeleri eliyle 15 Temmuz gibi bir darbeye kalkışabildiğini,
  1. Milli irade tarafından geri püskürtülen darbenin şimdilerde ekonomik unsurlarla gerçekleştirilmeye çalışıldığını anladık ve idrak ettik.
Peki ne yapmalı?

Aslında cevabı çok da zor olmayan bir soru bu.
  • Endüstri 4.0, yapay zekâ, nesnelerin interneti gibi İnovatif ve katma değeri yüksek teknolojik yatırımlara öncelik verilerek marka değeri olan şirketler oluşturulmalı,
  • Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktalarından olan Sakarya Meydan Muharebesi öncesi ordunun ihtiyacını karşılamak ve Türk Milleti üzerinde milli bilinç oluşturmak için yaptığı gibi Tekalif-i Milliye kararları benzeri bir milli bilinç noktası oluşturulmalı,
  • Dost ve müttefik ülkeler tanımları yenilenmeli,
  • Ekonomik kalkınmanın yerli ve milli unsurlarla sağlanabilmesi için Milli Bir Ekonomi modeli oluşturulmalı,
  • Rahmetli Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit’in 1974 Kıbrıs Barış Harekâtında gösterdikleri yerli ve milli duruşun benzeri iktidar ve muhalefet tarafından dosta düşmana karşı yeniden gösterilmeli,
  • Sağcı, solcu vb. gibi ayrımları bırakarak millet olma bilinci ile Kurtuluş Savaşında gösterdiğimiz birlikle hareket etmeli,
  • 'Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır' Hadis-i Şerifi hükmünce birlik çağrısı toplumun her kesimince kabul edilmeli ve desteklenmeli,
  • Kılıç ve saban arasında kalırsak, sabanı seçmeli fakat kılıcımızı da keskin tutmalıyız.
  • Vesselam...