Benim bir boya sandığım vardı
şeklen gemiye benzerdi
Bana göre çocukluğumun mezarı
Her renkten ayakkabı boyardım
gözlerimde bütün renkleri yitirmişken

Benim bir boya sandığım vardı
kenarına çiviler çakmıştım
Halk kütüphanesinden aldığım kitapları poşetleyip asardım
iki ayakkabı arası
apartman boşluklarında,
serin bir gölgede
hızlıca okurdum
en çokta istasyonda!
Melida otel karşısı güzeldi
Süleyman Pazarcıbaş otelin sahibi
ilk sayfada çay yetiştirirdi
"okuyun çocuklar okuyun.!!!
Cehalet insanlığın düşmanı..."
O gün bitmeden
teslim etmeliydim kitabı
eve götüremezdim
bunun adı
düpedüz işten kaytarmaktı.

Benim bir boya sandığım vardı
birde içlerine gizlediğim hayallerim
boş kalan yerlerine bilyelerim
renkleri soluk
epeyce ağırdı sandığım
bu yüzdendir otuzumda omuz ağrım

Benim bir boya sandığım vardı
geç alıştım ona uymazdı vücuduma
ya yürüyerek gitmeliydik çarşıya
ya da belediye otobüsüne kaçak binmeliydik
öğrettiler onu da mahallenin diğer çocukları
Mecburduk
üç ayakkabı boyası
bir yol parası ederdi.

Benim bir boya sandığım vardı
bir de kardeşim Fevzi'nin
Onun tabiriyle müşterileri yağlıydı
söylemezdi kazandığı parayı
Annemden duyardım
hararetliydi annem
iyi kazandığını.

Benim bir boya sandığım vardı
bıkmadan umutlarımı arardım sokaklarda onunla
yüküm oldukça ağırdı
ellerime sinen boyalar çıkmak bilmezdi
okulda görenler ayıplar gülerlerdi
"Boyacıııı ! boyaacııı !boyacı çocuk ..."
diye ritimler tutarlardı
dalgalı ve alaycı
şiirlerde yazardım o zamanlar
öğretmenlerde gülerdi
ritimsiz ve alaycı
"Şair mi olacaksın lan boyacıı ?"
şiirlerin adı inadına "boyacı çocuk" olurdu.

Benim bir boya sandığım vardı
birde büyük fırçam
kral boyacıdan almıştım
rahmetli Ali Dayım vermişti
hediyesi hemde rüşvetiydi
İstasyonu mekan tutmuştu
"sen buralarda boyama ben buradayım.
İç taraflara git.
Hem senin fırçanda eski "demişti
soğuktan ölmeden önce.

Benim bir boya sandığım vardı
şimdi sadece ben
sandığın ise anısı
bilyeleride özledim
geri gelmiştir içlerine renkleri.

Ülkemizin hemen her yerinde görmeye alışık olduğumuz bir tablo.
Simit satan, peçete, kalem, sakız satan ya da ayakkabı boyacılığı yapan çocuklara rastlarız.
97-98 yıllarında bizzat tecrübe ettiğim bir süreç. O yıllarda şiirde görülen ve daha birçok benzeri şey yaşadık. Bu süreci yaşayıp iyi bir gelecek hazırlamak kolay değil. Şanslı çocuklardan biriyim.
2017 yılındayız ama malesef çalışmak zorunda kalan çocuklarımızda azalma yok.
Suriye savaşı sonrasında ülkemize gelenler ile birlikte sokakta çalışan sayı arttı.
Özellikle de trafik ışıklarında cam silen çocuklar kazalara davetiye çıkarıyor.
Sokakta çalışan çocukların karşılaştığı problemler saymakla bitmez. Ben birkaçına değinmek istiyorum.
*8-13 yaşları arasında çocuklar sigara,uyuşturucu gibi maddelere alışıyor.
*Bu çocuklar cinsel tacize uğrayabiliyor.
*Eğitim aksıyor. Yorulan çocuk derslerine adapte olamıyor.
*Dayak yiyen birçok çocukla karşılaştık.
* Terör örgütü için hedef çocuklar bunlar.
*Dilenciliğe özendirilen çocuklara şahit olduk.
*Özgüven problemi oluşuyor.
*Psikolojik gelişimi olumsuz etkileniyor.
...
Her yıl devlet eliyle ya da STK -Vakıflarca projeler üretilip bunun önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Ama malesef olumlu sonuç alınamıyor.
El birliği ile bu konuyu değerlendirmeli, somut adımlar atmalıyız.
Yarınımız dediğimiz çocukların sokaklarda çalışmasını ortaya çıkaran sebepleri eritmeliyiz. Aileleri bilinçlendirmeliyiz.
Sadece onlardan alışveriş yapmamak kesinlikle çözüm değil.
Saygılarımla