Dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü idi.

Gün ile ilgili atılan mesajları, haberleri görünce benim de aklıma yıllar önce bir internet haber sitesinde karşılaştığım evde eğitim alan engelli bir kız öğrencimiz ve ona evde eğitim veren engel tanımayan bir öğretmenin haberi geldi.

***

Haber Adıyaman’dan.

Haberin kahramanları sınıf öğretmeni Mehmet Uğur Ayhan ve doğuştan bedensel engelli 8 yaşındaki Filiz Arık idi.

Aslında bir haberden ziyade bir yaşama tutunma/tutundurma öyküsüydü okuduğum.

Öğretmenliğin güç olmak olduğunu, can olmak olduğunu, hayat olmak olduğunu, gelecek olmak olduğunu gördüm bu haberde.

Boynundan aşağı bedeninin hiçbir bölümünü hareket ettiremeyen Filiz, bu yüzden okula da gidemiyordu. Ailesi tarafından birçok doktora götürülmesine ve birçok tedavi uygulanmasına rağmen Filizin sağlık durumunda bir değişiklik olmuyordu.

Durumu kabullenen ailesinin, Filiz’in okuma yazma öğrenmesi ve en azından bu hareketsiz yaşamına bir farklılık gelmesi için Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurarak bir öğretmen istemesi sonucu Sınıf öğretmeni Mehmet Uğur Ayhan, Filiz’e evde eğitim vermek için görevlendirilmişti.

Eğitim vermek üzere eve geldiği ilk gün Filiz'in çekyatta uzandığını ve hiçbir tarafını hareket ettiremediğini gördü Mehmet öğretmen.

Filiz’le tanıştı önce, iletişim kurdu, güven verdi, gönlüne girdi.

Hareketsiz kaldıkça durumun daha da kötüleşeceğini bilen öğretmen derslerden önce Filiz’i az da olsa hareketlendirmek gerektiğini düşündü. Öncelikle ellerini hareket ettirebilmeliydi. Bu amaçla el, kol egzersizlerine başladılar. Filiz'in kollarını düz tutabilmesi için tahta ve bezden oluşan bir alet yaparak kollarına geçirdi.

Öğretmen evden giderken de yapabileceği farklı hareketleri ödev olarak verirdi.

Filiz evde artık eskisi gibi sıkılmıyordu. Öğretmenin kendisine gösterdiği ilgi onun da derslerine ilgi göstermesini sağlamıştı.

Filize ders versin diye görevlendirilen öğretmen hem Filiz’e hem ailesine bir hayat dersi olmuştu.

Derslerle birlikte bu egzersizler her gün devam etti.

Filiz elleriyle artık kalem tutmaya başlamıştı. Yapılan çalışmaların faydasını gören öğretmen aynı aletleri Filiz’in ayakları için de yaparak ayak egzersizlerine başladı. Önceleri onu tutarak yürümeye çalışmasını sağladı öğretmeni. Bir süre sonra kendi başına ayakta durmaya ve ilk küçük adımlarını atmaya başladı Filiz. Daha sonra öğretmenin evde yaptırdığı yürüyüş bandına tutunarak adımlar atmaya başladı.

Şimdi nasıl mı Filiz?

Kendi başına oturuyor, yazı yazıyor, konuşuyor, kollarını hareket ettiriyor. Mehmet öğretmeni, ilk tatilde Filiz’i yürüyerek tatile göndereceklerini söylüyor.

Annesi, kızını Ankara başta olmak üzere birçok doktora götürdüklerini ancak kızının kendi başına oturmasının, yürümesinin mümkün olmadığı cevabını aldıklarını söylüyor. Oysa öğretmen sayesinde ellerini kullanmaya başladığını, oturmaya başladığını ve yürümeye başladığını söyleyen anne, kızının ilk yürüdüğünü gördüğünde mutluluktan ağladığını anlatıyor.

Filiz ise öğretmeni Mehmet Uğur Ayhanla yürümeye başladığını ve yürümeye başlamasıyla da hayatının tamamen değiştiğini söylüyor.

Filiz artık evde yalnız kalabiliyor, ellerini tamamen kullanabiliyor, ihtiyaçlarını karşılayabiliyor, öğretmenine yazı yazabiliyor ve spor yapıyor.

Bir sabah evine gelen öğretmenle yaşamı değişmiş, o öğretmenin tuttuğu elleriyle yeniden ayağa kalkmış, hayata tutunmuştu Filiz.

***

Öğretmenlik neydi?

Sadece okuma yazma öğretmek miydi?

Öğretmenlik sayıları öğretip onların nasıl toplanacağını, çıkarılacağını, çarpılacağını ve bölüneceğini mi göstermekti çocuklara?

Yazdırmak, ezberletmek, okutmak mıydı hazırlanmış metinleri?

Kırk dakika mıydı, altı saat miydi öğretmenlik?

Biter miydi sonra?

Öğretmenliğin bunlardan ibaret olmadığını anlamıştım bu haberi okuduktan sonra.

...

Öğretmenlik umudun tükendiği yerde yeniden umut olmak, bitti denilen yerden yeniden başlatmakmış her şeyi.

Engel tanımamakmış öğretmenlik.

Öğretmen varsa engel yoktur dedirtmekmiş.

***

Engel, gönlümüzde ya da zihnimizde değilse Mehmet Uğur öğretmenimiz ve Filiz’in hikayesinde olduğu gibi yaşamaya, başarmaya, mutlu olmaya engel yoktur şüphesiz.

Eğitimde, sanatta, sporda, iş hayatında ve bulundukları her yerde ilham veren başarılara imza atan engel(li)siz kardeşlerimizi sadece 3 Aralık Dünya Engelliler Günü değil her gün hayranlıkla izliyoruz.