Avrupa Birliği’nin en üst yargı organı Avrupa Adalet Divanı, Almanya’da başörtüsü taktıkları gerekçesiyle işlerine son verilen iki kadının açtığı davada Reuters’ın aktardığı kararında “Çalışma yerinde politik, felsefi ya da dini inançlara yönelik görünür durumda herhangi bir şeyin giyilmesini yasaklamak mümkündür. Ancak bunun müşterilere karşı tarafsız yaklaşım ve sosyal ayrımcılığı önlemeye yönelik gerekçeye dayanması gerekiyor” denildi. Böylece Avrupa Adalet Divanı işverenin iş yerinde “siyasi, dini ya da dünya görüşünü yansıtan ve dışarıdan açıkça görülebilir şekildeki sembolleri” kararda belirtilen şartlar altında yasaklayabileceğine hükmetmiş oldu. Ayrıca Divan bu kararda işverenin koyduğu bu yasağın tüm dinler için geçerli olmasının önemini de belirtti. Sonuç olarak sadece başörtüsünün değil haç kolye ya da Yahudi kipası’nın da işveren tarafından aynı şekilde değerlendirilmesi gereklidir. Bu davada adı geçen iki kadından birinin çalıştığı işveren olan çocuk yuvasında başörtüsü ile birlikte iş yerinde çalışan diğer bir kadının haç kolye takmasının da yasakladığına kararda yer verilmiştir.
Bu durum Avrupa Sözleşmesi’ne aykırıdır. Avrupa Sözleşmesi’nin “Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” ile ilgili 9. maddesinin 1. fıkrasında “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.” ve “Ayrımcılık yasağı”’ ile ilgili 14. maddesinin “tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.” denilerek açıkça dini özgürlükler korunması ve ayrımcılık yapılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Avrupa Adalet Divanı’nın bu kararı açıkça insanların yaşam biçimine ve özgürlüklerine müdahaledir.
Örneğin, Skurup ve Staffanstorp belediyelerinin 2020 yılında getirdiği okul öncesi ve ilkokulda başörtüsü yasağını, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle İsveç Mahkemesi bozmuştur. Bu kararı Göteborg Temyiz Mahkemesi, “Başı veya saçı örtmek birçok farklı dinde bir gelenek olmuştur. Dini inançtan ilham alınabilen veya motive edilebilen ve bu nedenle bireyin dini inanışının bir parçası olarak görülebilen bir şeydir. Ancak aynı zamanda bireyin ifade özgürlüğünün bir ibaresi olarak da görülebilir ve kültürel veya dini bir geleneğe dayanır. Dolayısıyla Temyiz Mahkemesi’nin vardığı sonuç, belediyelerin kararlarının bireyin dini inancını gösterme özgürlüğünü, hükümet biçimine göre anayasal olarak korunan din özgürlüğüne aykırı bir şekilde sınırladığı yönündedir. Kararlar aynı zamanda Avrupa Sözleşmesi’ne de aykırıdır. Bu, yasa dışı oldukları anlamına gelir. İdare mahkemesi bu nedenle belediye kararlarını iptal ederek doğru olanı yapmıştır” diyerek mahkemenin başörtüsü yasağı ile ilgili iptal kararını onaylamıştır.
Avrupa Adalet Divanı’nın başörtüsü ile ilgili aldığı karar din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olduğu gibi, toplumun belli bir kesiminin toplumsal olarak dışlanması, sistematik olarak ayrımcılığa uğrayarak ikinci sınıf vatandaş görülmesine, radikal İslam’ın ve İslamofobi’nin de artmasına neden olabilecektir. Avrupa Adalet Divanı’nın bu kararının tam tersine Türkiye’de günlük yaşamda, eğitimde ve işyerlerinde başörtüsü, besmele, Allah, ay yıldız, üç hilal, zülfikar, Osmanlı tuğrası, Davud’un yıldızı, haç benzeri insanların siyasi, dini ya da dünya görüşünü yansıtan ve dışarıdan açıkça görülebilen şekildeki tüm semboller serbesttir. Toplum olarak ayırt etmeksizin bireysel özgürlüklerimize olan münferit müdahalelere de en sert tepkiyi hep göstermekteyiz. Ülkemizin din ve vicdan özgürlüğü açısından sahip olduğu bu huzur ortamının kıymetini bilelim, bu ortamı bozmaya çalışanlara izin vermeyelim ve sonuna kadar koruyalım.
Bu vesile ile tüm İslam aleminin Kurban Bayramı’nı kutlar, huzurlu, sağlıklı ve güzel günler dilerim.