Meselemiz ne senin kartın, ne de mesleğin/etiketin...
Meselemiz etiketimizin yani mesleğimizin, kişiliklerimiz ve cemiyet hayatı üzerine yansımaları...
Şimdi, benlik algınıza sesleniyorum.
Benlik algısı kısaca kişinin kendisi hakkındaki algılarıdır. Ben dürüstüm, ben öfkeliyim, ben hırslıyım, ben çalışkanım, iyiyim, sabırlıyım, kararsızım vb...
Kişideki kendine güven, olumlu ve gerçek bir benlik algısı ile mümkündür. Bu sebeple de kendimize olan güveni sağlamak için olumlu ve gerçek benlik algısına nasıl ulaşacağımızı bilmemiz gerekir.
Olumlu ve gerçek benlik algısına sahip bir insanın cemiyet hayatındaki katkıları şüphesiz sayılamayacak kadar fazla olacaktır. Kişinin bu benlik algısı onu olması gerekene götüren ve kişiliğini şekillendiren bir olgu olacaktır.
Cemiyet hayatında hiç kimse faydasız değildir. Her birey, önemli bir işlevi yerine getirmektedir; bütünü oluşturan yapboz parçaları gibi, bireyler de cemiyeti oluşturmaktadır.
Eşyanın tabiatı gereği toplum hayatında her meslek erbabına ihtiyaç vardır.
Toplumdaki her ferdin aynı mesleği icra etmesini hayal bile edemeyiz. Tüm mesleklerin icra edildiği ve sosyolojik olarak eşit kategorize edilmiş bir toplum ideal olarak düşünülür.
Sosyolojiye göre Cemiyet: İş bölümünün geliştiği, akılcılığın egemen olduğu, daha çok organik dayanışmanın görüldüğü toplumdur.
Sosyolojiye göre Millet: Siyasi bir birlik şeklinde yaşayan, ortak, mazi ve kültüre sahip, devlet şeklinde teşkilatlanmış fert ve zümrelerin toplamıdır.
Sosyolojiye göre Kalabalık: Ortak fikirlerle hareket eden ve aynı heyecanı taşıyan, teşkilatsız ve sürekli olmayan, kendiliğinden oluşan insan yığınıdır.
Bu noktadan sonra toplum hayatında olumlu ve gerçek bir benlik algısına sahip bir birey olmamızı sağlayacak mesleklerimiz, yani bir nevi etiketlerimizin etkilerini konuşmak gerekir.
Yukarıdaki tanımlarından da anlaşılacağı üzere cemiyeti kalabalıktan ayıran akılcılık, iş bölümünün gelişimi ve dayanışma anlayışı olguları bizi millet haline dönüştürecek etkenlerdir.
Kalabalıkları millete dönüştüren, cemiyet ruhunu öncelemezsek ortak mazi ve kültürde buluşamayan bir yığın haline geleceğimiz gerçeğini unutmamalıyız.
Peki, konunun başlıkla ne alakası var arkadaş?
Meslekler bizlerin cemiyet hayatındaki etiketleri, yani bir nevi temsilcileridir. Mesleklere göre karakterler gelişmekte ve bu şekilde de cemiyet içerisinde kişi hayat bulmaktadır.
Temsil kabiliyeti pek mühim bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişinin karakterine, mesleğinin özelliklerini buluşturarak topluma en iyi şekilde yansıtması, temsil kabiliyetidir denilebilir.
İster kuyumcu ister kabzımal, ister doktor ister öğretmen, ister berber ister rençper...Mesleği ne olursa olsun herkesin cemiyet hayatında önemli bir yeri vardır.
Kişinin cemiyet hayatındaki bu yerine göre kişiliği gelişecek ve bu kişiliğe ek olarak da kişiden, mümtaz bir şekilde temsil kabiliyeti beklenecektir.
Sayın hamili kart sahibi kardeşim...
Mesleğinizi icra ederken temsil kabiliyetine, liyakate, cemiyet hayatındaki gereklere ve ortak normlara dikkat ediniz.
Bizi kalabalıklardan millete dönüştüren ortak kaygılar içerisinde insanlığın evrensel değerleri bulunmaktadır.
Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve dayanışma insana özgü ve bütün insanlar İçin ortak sayılabilecek üstün ortak değerlerdir. İnsan olmak bu değerleri içselleştirmeyi ve davranışlarımızda göstermeyi gerektirir.
Şimdi başlıktaki seslenişe dönüp konumuzu bağlayabiliriz.
Mesleklerimiz, yani cemiyet hayatı içerisinde temsilcilerimiz, ne kadar önemlidir?
'Yaptığım her işte dünyanın en iyisi olmayı hedefledim. Çöpçü olsam dünyanın en iyi çöpçüsü ben olurdum.' Muhammed Ali Cinnah
Yukarıdaki veciz söz, konunun bu kısmını özetler niteliktedir. Meslek erbabının yaptığı her işte iddia sahibi olması lazımdır. Bu iddia neticesinde cemiyet hayatı doğru şekillenecek, temsil kabiliyeti liyakatin sonucunda kalabalıklardan millet ufkunda bir cemiyet ortaya çıkacaktır.
'Yeryüzünde azametle yürüme; çünkü sen ne yeri yutabilirsin, ne de boyca dağlara yetişebilirsin.' ( İsra - 37)
Yeryüzünde azametle yürüyen kulunu uyaran Allah, ( CC ) onun acizliğine vurgu yapmıştır.
Öyle ise bu telaş, bu azamet hırsı niyedir?
Meslek erbabının yaptığı her işte iddia sahibi olması lazımdır; fakat bu telaş hiçbir zaman kibre ve riyaya dönüşmemelidir.
Cemiyet hayatında hiçbir kimse, hiçbir meslek/etiket, hiçbir zümre gereksiz değildir; fakat bu hususların insanlığın evrensel değerleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kişilerin etiketleri/meslekleri ile ön plana çıkmalarından çok kişilikler ile anılmaları daha elzemdir. Bir birey öncelikle mesleği ile değil, kendi kişisel kimliği ile varlığını sürdürmektedir.
Kişiliği bozuk bazı meslek erbapları temsil kabiliyeti konusunda mesleklerine kötü örnek teşkil etmektedirler. Bu husus ayrıca önemlidir.
Meslekler kişilik üzerinde etkili bir faktördür; fakat tek başına yeterli bir veri olarak kullanılamaz.
Örneğin yaptığı bir yanlışla çevresine kötü örnek olan bir meslek erbabı, tüm o mesleği yapan kişileri temsil edemez.
Sayın hamili kart sahibi kardeşim, mesleğini en iyi şekilde icra ederken;
Makamların gelip geçici olduğunu, Asıl makamın insanlık makamı olduğunu,
İnsanlığın evrensel değerleri ışığında temsil ettiğin mesleğin kişiliğine yansımasından doğan sorumluluklarının bulunduğunu,
Cemiyet hayatında temsil ettiğin mesleği en iyi şekilde temsil etmen gerektiğini,
Dünya hayatında kibir ve riyanın, hatta azametli yürümenin bile hoş karşılanmadığını,
Mesleği/etiketi ile övünen insan yerine mesleğini en iyi şekilde yürüten insanın makbul olduğunu,
Mesleklerimizi icra ederken cemiyet hayatına en fazla faydalı olacak şekilde, en iyi nasıl verimli olacaksak o şekilde, verimli bir şekilde yapmamız gerektiğini,
Bütün makam/mevki/meslek/etiketlerden daha önemlisi olarak bizden kalanın gök kubbede hoş bir sadadan başka bir şey olmayacağını bilmeni isterim...

Sağlıcakla, hoşça kalın...