Yükseköğretim Kurulu tarafından, Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nın (YKS) birinci oturumu olan Temel Yeterlilik Testi'nin 23 Haziran 2018 Cumartesi sabahı, ikinci oturumun 24 Haziran 2018 Pazar günü sabah ve Dil Sınavı'nın ise 24 Haziran 2018 Pazar günü öğleden sonra yapılması kararlaştırıldı.
Bu makul ölçülerde kabul edilebilir.
Ancak asıl problem diğer detaylarda.
Daha önce övükerek açıklanan soru adetleri, konu dağılımları sınavın uygulama şekli maalesef daha üzerinden uzun süre geçmeden değişikliğe uğradı yapılan açıklama aynen şöyle:'' TYT sınavında öğrencilerimizin temel yeterliliklerinin esas alındığı Türkçe temel yeterlilik testindeki 40 soruya ek olarak 20 Sosyal Bilimler (coğrafya, din kültürü ve ahlak bilgisi, felsefe, tarih) sorusu, Temel Matematik testindeki 40 soruya ek olarak 20 Fen Bilimleri sorusu (biyoloji, fizik, kimya) olmak üzere toplam 120 soru yer alacaktır."
Açıklamaya göre, TYT'ye eklenen Sosyal Bilimler Testi'nde öğrencilere coğrafya dersinden 5, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden 5, felsefe dersinden 5, tarih dersinden 5 olmak üzere 20 soru yöneltilecek. Sınava eklenen Fen Bilimleri Testi'nde ise öğrencilere biyoloji dersinden 6, fizik ve kimyadan 7'şer olmak üzere 20 soru sorulacak. ''
Yaklaşık bir - bir buçuk ay önce yapılan açıklamalarla birlikte hem sınava hazırlık yapan kurumlar hem de sınava hazırlanan öğrenciler kendilerine bir program belirleyip O program dahilinde çalışmaya başladılar. Yayınevleri ise sene başında YGS 'nin tekrar uygulanacağını düşünüp kitaplarını YGS ve LYS formatına göre ayarlamışlardı. Okullar açıldıktan sonra yapılan değişiklikle YKS sisteminin gelmesi yayınevlerini büyük maddi zararlara sokmuştu. Yayınevleri kırtasiyelerden kitaplarını toplayıp YKS'ye göre yeniden düzenlemeye başlamışlardı. Ki daha düzenlemeler sona ermeden yeniden değişiklikler gerçekleşti. Hem öğrencilerin hem velilerin hem yayınevlerinin hem de özellikle de eğitimcilerin bu işten iyice sıkıldıkları alenen ortadadır. Maalesef üniversiteye gidecek olan gençlerimizi bu denli sıkıntılı bir sürecin içinde değerlendirmeye çalışacağız. Eğitim seviyemizin iyice düştüğü son yıllarda üst üste gelen bu değişiklikler eğitim seviyemizi yükselmeyecek aksine daha da düşürecek tir.
İşin lise boyutu böyleydi kısa ve öz olarak. Diğer bir büyük problem de liseye geçecek olan gençlerin yaşadıkları. Geçen haftaya kadar tamamen belirsiz olan sistem açıklandı. Ancak açıklama beraberinde onlarca soruyu getirdi. Her Öğrencinin evine yakın okullardan beş tercih yapacak olması, özel okulların durumu, fen lisesi, Anadolu Lisesi durumları, iyi okul kötü Okul tartışmaları.... Hatta bu mevzu o kadar ironik bir duruma geldi ki emlakçılar ev satış tanıtımlarına yakın bulundukları okulların isimlerini de yazmaya başladılar. Şimdi en basitinden sormak lazım. Diyelim ki bir öğrenci ortaokulda ciddi anlamda zayıf ama evinin bulunduğu bölgede yıllardır yapılan sınavlara göre başarılı öğrencilerin geldiği bir okul olsun bu öğrenci yıllarca Emek vererek bu okullara gelen öğrencilerle eşit duruma mı gelecek? Tam tersi bir durumda yaşanabilir. Mesela çok çalışkan bir öğrenci iyi bir liseye gitmek için yıllarca emek vermiştir ama bulunduğu semtin çevresinde ki okullar onun kesinlikle tercih etmeyeceği okullar olsun bu durumda çocuk iyi bir Fen Lisesi'ne veya iyi bir Anadolu Lisesi'ne nasıl geçecek? İşin daha sıkıntılı olanı ise 5 tercihine de yerleşmeyen bir öğrenci ne yapacak kim bunları neye göre bir okula yerleştirecek? Daha önce eğitim sistemimizde ilgili bir kaç köşe yazısı kaleme almıştım. Maalesef günler, aylar ve hatta yıllar geçmesine rağmen hiçbir şekilde olumlu ilerlemenin olmadığını görmekteyim. PISA sonuçlarını ve OECD ülkeleri içerisindeki eğitim ile ilgili konumumuzu anlatmıştım bugün görüyorum ki daha da kötü sonuçlar bizi bekliyor.
Kalın sağlıcakla.