Öyle boşa içmeyi sevmiyorum ben.

Bir iki dize çıkmıyorsa ya da bir iki tel tınlamıyorsa;

iç, yat, uyu hamallık.

Hoş olmalı insan, sarmalı duyguları.

Söylemeli yarı doğru yarı uydurma şarkıları.

Olsun, Heybeli’de mehtaba da çıkmalı

Denizleri de aşmalı,

Muhabbet de olmalı hani en koyusundan.

Yoksa neye yarar damarlarında dolaşan?

Ben boşa içmeyi sevmem arkadaş,

Bir duyguya dokunmadan, bir derin ah çekmeden

Ya da şöyle bir dalıp gitmeden olmaz...

Saki de kendin ol, saz da kendin,

Derin derin ah çeken de

Arada bir söven de...

Kâğıt da bulunsun yanında kalem de...

Belli mi olur, bir onu yazarsın bir s’onsuzluğu...

Bir ona sararsın bir onsuz geçen zamana...

Geç kalmışlığa, erken gelmişliğe dünyaya,

Bir hüzünlenir Hüzzamda bir neşelenirsin iki oyun havasında.

Hadi, çal bir Urumeli Türküsü de havamızı bulalım, 

mey de bizim ney de...

Ben boşa içmem arkadaş...

Hem gönlümü hoş eylerim hem gözümü... 

Hem sazımı tınlatırım

Hem sözümü...

Zaman geçmiş ne çıkar, canlar sağ olsun. 

Şimdi buradaysan ve okuyorsan satırları, 

Bizimlesin demektir.

Bir Lal’de,

Gökyüzünde asılı kalmış hilalde,

Sabaha karşı pişirilen kahvede...

Ben boşa içmem arkadaş. 

Sevmeyi de bilmeli, 

Özlemeyi de...

Olgu TAŞKIN ÇANKAYA

 B’AŞKA BİR GÜN adlı şiir kitabımdan