Ülkemiz tarihinin ne karanlık gecelerinden birisini 15-16 Temmuz 2016 da yaşadı. Gece, hiç bu kadar karanlık olmamıştı belki de. Aydınlık yarınlarımız, huzurumuz, mutluğumuz, bir avuç hain tarafından alınmak istendi. Geleceğe dair büyüttüğümüz ne varsa onu bir bir yok etmek istediler.

15-16 Temmuz gecesi karanlık bir gece olmasına rağmen, bir o kadarda kararlılık gecesi idi. Milli Mücadeleden bu yana, en kararlı gecemiz idi. Hiç bu kadar kendiliğinden aynı amaç etrafında toplanmamıştık. Kararlılık gecesinde vatan sevdasının, vatan müdafaasının ne demek olduğunu, nasıl sahip çıkılacağını dünyaya bir kez daha öğrettik. Bu müdafaanın bedeli ağır olsa da, kazanan şükür ki Milletimiz oldu.

Kendi meclisini bombalayan nasıl bir zihniyettir yada hangi zihniyetin uşağıdır?

Kendi polisine gözünü kırpmadan bomba yağdırmakta ne?

Kendi halkına helikopterden ateş açmak nasıl izah edilebilir?

Kendi vatandaşının üzerine ne maksatla tank sürersin?

Kendi Cumhurbaşkanlığı Külliyeni hangi hakla bombalarsın?

Kendi ibadethanene neden bombalar yağdırırsın?

….

Sorular o kadar çok ki, saysan bitmez. Masumların canına kıyan bu hainlerin bir gecede yaptıkları anlatmakla bitmez. Hain dedik ya, her şeyi beklersin. Uşak, uşaklığını elbette yapacaktır, hain hainliğini yapacaktır.

Hainlerin bu topraklarda doğmuş olması, bir şekilde güzide ordumuz ve polis teşkilatımız içine sızması, bizden olduğunu göstermez. Amerikan uşağı ve vatanı satandan emir alanların bizden olduğunu söylemek zaten olanak dışıdır.

Okyanus ötesine kaçarak giden, en büyük hain, boş durmadı ve ihanetini bir şeylerin düzelmeye başlayacağı sırada gösterdi. Bu insan aşağısı zatı, başka bir canlıya benzetmek o canlıya en büyük hakaret olur.

Darbe girişimini sadece devletimizin içine sızmış hainlerin iktidar hırsı olarak görmek, kanaatimce yanlış olur. Bu girişimden önceki gelişmeler sanırım fikir verir.

Darbe girişiminden önceki günlerde Ülkemiz ile İsrail arasında yeniden diplomatik ilişki kuruldu. Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtılırken, kanaatimce yeniden ilişki kurulması Ülkemizin menfaatlerine uygun idi. Irak ve Suriye’de söz sahibi olmak için bir yerde de zaruri idi.

Öte yandan aynı tarihlerde, uçak krizi sonrası sorun yaşadığımız Rusya ile de diyalog kapısı aralanmış idi. Hem ekonomik hemde siyasi olarak Rusya ile diplomatik ilişkilerimizin devamı gerekiyordu. Öyle de oldu diyalog kuruldu.

Yine sorun yaşadığımız Mısır ile diyalog kapısı çalınıyordu. Sonucu ne olurdu bilinmez ama, diplomatik ilişki kurulurdu diye tahmin yürütmek zor olmasa gerek.

Kişiler bir birlerine küsebilir, hatta bir ömür konuşmayabilir. Ancak devletlerin küslüğü olmaz, menfaatleri vardır. Ulusal ve uluslararası politikalarda bu doğrultuda inşaa edilir. Bunun dünya üzerinde bir çok örneği vardır. Almanya ve Fransa ikinci dünya savaşında savaşmış, hatta Alman ordusu Fransa’yı işgal etmiş idi. Ama savaş bittikten çok değil 6 yıl sonra bir araya gelerek, bugünkü Avrupa Birliği’nin temeli olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu kurmuşlardır. Bizim bir süre önce sorun yaşadığımız ülkelerle diplomatik ve ticari ilişkiler kurmamız gayet normaldir.

Güçlenen bir Türkiye Ortadoğu’da kurulacak olan masada elbette ki daha çok söz sahibi olacaktır. Suriye savaşı sonrası masa kurulduğunda dışarıda kalmamak için güçlü olmak zorunda idik. Darbe girişimin esas amacı, Ülkemizi bu masanın dışında bırakmak ve hamisi olduğumuz soydaşlarımızı ve dindaşlarımızı Batılıların insafına terk etmektir. Darbe girişimin esas amacı anlayana budur.

Okyanus ötesine kaçıp giden, yüreksiz hain ile kurduğu ve yönettiği ihanet şebekesi, uşaklığını yaptığı her kimse Ona bu şekilde hizmet veriyor.

Bu uşak, dini kendisine kisve yaparak, binlerce Anadolu insanını yıllardan beri sömürmektedir. Sadece maddi anlamda değil, manevi anlamda da bu sömürü devam ediyor.

Pensilvanya uşağı aslında Hasan Sabah’a ne de çok benziyor değil mi? Cennet vaadi ile insanları kandırmaya devam ediyor. Allah ile kul arasına girerek, dinimizi her geçen gün yozlaştırıyor. Hatta bu zat cennette emlakçılığa soyunarak, öbür tarafta bile rant peşine düşmüş.

Aslında azıcık akıl ve mantıkla hareket eden birinin bir şeylerin yanlış ve hatalı olduğunu görmesi o kadar da kolay ki.

Yanlışı görmek için, ülkemde 260 dan fazla günahsız insanın şehit olmasına gerek yoktu. Yanlış ayan beyan ortada idi, ama görebilene.

Yanlışı görmek için TBMM’ne bombalar yağdırılması gerekmiyor.

Sivil halkı hedef alarak ateş açıldıktan sonra, başarısız olduktan sonra pişman olmak, çokta anlamsızdır.

Ama artık maske düştü. Her şey ortaya çıktı. Ülkemde sabah oldu ve uyandık.

Ve de artık uyumayacağız, artık her zamankinden daha çok hainlere dikkat edeceğiz. Vatan tek, bayrak tek ve de sığınacağımız ne başka vatan var, ne de altına gireceğimiz bayrak var.

Bu süreçte şehit olan, daha önce vatan sevdasına şehit olmuş, tüm şehitlerimize Allah’ta rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun.

Allah bu milleti postallı hainlerin zulmünden korusun!